Baltalimanı Kemik Hastanesi’nde sıradan bir hasta gibi kuyruk beklerken gördüm. Mütevazi bir biçimde sırasını bekliyordu. Üstelik kendi adını kullanan birisiymiş (hasta çağrı ekranında adı yazıyordu). Kendisine karşı sonsuz bir saygı ve sevgi belirdi içimde.
“Başıma ne alevi dedesi, ne sünni hocası, ne haham ne de papaz gelecek. Gelmesin. Arkadaşlarım ve yoldaşlarım toplanacaklar ve beni türkülerle, şarkılarla uğurlayacaklar. Beni yıkamayacaklar, dünyadaki kirimle gideceğim. Hangi elbiseyle öldüysem, o elbiseyle gömüleceğim.”
“Ölüm korkum var çünkü öbür dünyaya ahirete inanmıyorum, açık söylüyorum. Mümkün olduğu kadar 1 gün daha fazla yaşamak istiyorum. Sonumuz toprak. Cennet ile cehenneme inanmıyorum. Keşke cennet ve cehennem olsaydı; buna inanıyorum. Olsaydı ben cehennemi tercih ederdim. Çünkü insanın, havanın ve denizin soğuğundan nefret ederim. Cennette bari zebanilerin kaynadıkları kazanda ısınırdım diye düşünüyorum.”
“Korkmanızın tek sebebi bu galiba?” sorusuna ise şu cevapları verdi:
“Korkmamın tek sebebi o değil. Ben küçük çekirdek bir ailenin en büyük oğlu olarak dünyaya geldim. Eğer yaşasalardı 11 kardeş ediyorduk şimdi. Şu anda 3 kardeşiz. 8 tanesi yoksulluk hastalıklarından öldü. Veremden, kıtlıktan, kırandan, boğmacadan, nezleden, gripten, kızamıktan, çiçekten, menenjitten öldüler. Bir tanesi benim gözümün önünde yandı kardeşlerimden bir tanesi. Yanışını gördüm. Annem köyde suya gitmişti, su getirmek için. Kapının arkasına bir taş koymuş, soba yanıyor. Sobaya uzandı kardeşim; eteği tutuştu, söndüremedim. O anki aklım yetmedi; üstüne bir şey örtüp de söndürmeye. Onun için çok arabesk olacak ama kardeşlerimden dolayı acı içinde geçmiş bir yaşantım var. Elimden gelmedi, kurtaramadım açık söylemek lazımsa. Fakat şöyle bir şey var, bizim köylerimizde 1980’lere, 1985’lere kadar doğan çocukların yüzde 27’si 0 ile 2,5 yaş arasında yoksulluk hastalıklarından ölüyorlardı. Şimdi Bostancı’ya bakıyorsun. Ben Bostancı’da 50 yıla yakındır oturuyorum. Bostancı’da hiçbir çocuk ölmüyor. 2 tane çocuk ölmüş 0 ile 2,5 yaş arasında. Biri annesinin kucağında minibüsün altında kalmış, biri de prematüre doğmuş, erken doğum, öyle ölmüş. Allah’ın Bostancı’da köşkü mü var. Bostancı’yı koruyor da bizi koruyamıyor.”