Çok zeki olduğu halde okulun en tembel ve yaramaz öğrencileri olarak adlandırılan çocuklardan biri, erken dönemde teşhisi ve tedavisi yapılamamış hiperaktif bir çocuk olabilir. “Bu çocuk dahi olabilir” denen ve okula başladığında başarısızlık sergileyen bir öğrenci DEHB’e sahip olabilir. DEHB çocuk ya da gencin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileriyle kendini gösteren, beynin dikkat ve davranışları düzenleyen merkezlerinin yeterince iyi çalışmamasından kaynaklanan bir durumdur. Hemen her çocukta bir miktar görülebilen bu belirtilerin bu şekilde adlandırılabilmesi için çocuğun hayatını belirgin şekilde olumsuz etkileyecek düzeyde altı aydan daha uzun süre ve farklı iki ortamda görülüyor olmalıdır.
DEHB’e sahip çocuklarda fazla konuşma, üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı
etkinliklerde dikkatinin dağılması, doğrudan kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi
görünmesi, sürekli hareket hâlinde olması, sorulan soruları daha tamamlanmadan cevap
vermesi, sıra beklemede güçlük yaşaması, başkalarının sözünü kesmesi, unutkan olması vb.
özellikler göze çarpmaktadır.
Dikkat Eksikliği Belirtileri
Uzun süre konsantre olamama | Çok konuşma, karşısındakinin sözünü kesme |
Unutkanlık, bellek eksikliği | İçsel huzursuzluk hissi |
Dalgınlık | Sürekli meşgul olma, hissetme |
Zamanı kötü kullanmak, yetiştirememek | Genellikle aktif (bedensel) işler seçmeye çalışmak |
Başladığı işi bitirmekte güçlük, erteleme ihtiyacı | Çabuk sinirlenme |
Eşyalarını koyduğu yeri unutma, kaybetme | Ani karar verme, ani iş değişiklikleri |
Sürekli erteleme, başlamama | Dikkatsiz araba kullanma, sağa sola sürtme |
DEHB olan çocuklar / erişkinler diğer akranlarında olmayan yeteneklere sahiptirler. Einstein, Mozart, Edison gibi tarihe geçmiş kişilerin (o zamanlar) DEHB tanısı almamış olsa da, muhtemel aday oldukları düşünülerek DEHB’li çocuklara destek olunabilir. Bu çocukların çoğu:
- Yaratıcıdır
- Olaylara farklı açıkardan bakarak dünyanın (veya içinde bulundukları durumun) değişmesine öncülük ederler.
- Başkaları mental olarak yorulduğunda onlar hala aktiftir.
- İstekli, arzulu ve yüreklidirler.
- Kendilerinden büyüklerle ve küçükler ile daha kolay iletişim kurarlar.
- Çok iyi birer tartışmacı olup, karşısındakini mat edebilirler.
Bu çocuklarda en büyük sorun anne-baba faktörüdür. Bir çok ebeveyn (başlangıçta benim gibi) çocuklarına bu tanının konmasından rahatsız olurlar. O yüzden tanının konması genelde ya hiç olmaz veya tanının konmasına ve tedaviye çok geç kalınır. Yine de tanının konmasıyla aslında bir rahatlama ve çocuktaki “garipliğin” (bana göre çok normal olan şeylerin) sebebini bilme duygusu içlerini kaplar. Genelde babalar, çocuklarının DEHB olmadığını, birazcık yaramaz olabileceğini veya içinde bulunduğu çevresel faktörler yüzünden böyle davrandığını düşünecektir. Bu tanının konmasında babalar hep dirençli olurken anneler arayıcı ve çözüm bulucu olurlar.
Çocuklar yaptıkları onaylanmayan eylemler için sorguya çekildiklerinde bir sebep bulamazlar. Buna dürtüsellik denir ve genellikle sebebini bilemezler, fakat ileri zekaları sebebiyle mantıklı bir bahane uydurmaktan da geri kalmazlar.
DEHB olan erişkinlerin çoğu, durumlarının farkında değildir. Mesela ben oğluma bu tanı konacağı evrede kendimde de benzer semptomların olduğunu keşfettim. Annem küçükken beni doktora götürmüş ve üstün zekalı çıkmıştım. Oğlumda da bazı şeylere yaklaşımı, kavrayışı, anlayışı, baktığını görmesi hep olumlu yönde pozitif gelmişti. O yüzden de çok yakın görürüm hep. Bir yakın tanıdığım çocuk nöroloğunun dediği gibi “armut dibine düşer, bundan da doğalı yoktur, endişelenme” gerçeğinden sonra daha kolay kavradım olayı.
TEDAVİ ŞEKİLLERİ
Bir kere kesinlike kalıcı bir tedavi yöntemi yok. Bu kesin ve net bir durum.
Bu tip çocukların akademik yönden geri kalmamaları için (okul hayatlarında başarısızlık çok sık rastlanan bir olay) ebeveynler bir çocuk psikiyatristi tavsiyesiyle ilaç başlıyorlar. Bu ilaç doping etkisi yapıyor ve çocuk o sayede daha “standartlaşmış” hale geliyor. İlacın etkisi bitince yine eski haline dönüyor. Beyin asla “istenen” seviyede kalıcı olmuyor. Her sabah alınan bu ilaç akşam saatlerinde etkisini kaybediyor. Bu Türk ve Amerikan ekolü tarafından kabul edilen “tedavi” yöntemi. Çocuklar akademik hayatları boyunca – genelde ergenlik sonrası beyine başka fonksiyonların da eklenmesiyle – ilacın kullanımını sona erdiriyorlar. Bu benim kadaamda çok soru işaretleri yaratsa da başka bir çare şimdilik yok gibi. Sonuçta okul hayatında başarısızlık hikayesi olan DEHB li çocuk sayısı çok fazla. Hele biraz da zeki değillerse işler arapsaçına dönüyor. Bir başka “tedavi” şekli ise psikoterapik yöntem. Bu durumda çocuğa tamamen davranışsal tedavi yöntemiyle yaklaşılıyor. Gönül bundan yana olsa da tedavi şekli olarak bir sonuç elde ediliyor mu bilemiyorum.
İlaç tedavisindeki en büyük endişem çocuğun ilaç yokken yaşadığı başarısızlık hissi ne olacak. İlacı içmezse başarısız, ilacı içince başarılı olma durumu aslında bir eksiklik duygusu yaratmayacak mı? İlaca tüm yaşamı boyunca bağımlı olmak, ergenlik sonrasında en ufak bir çaresizlikte “dur bir antidepresan” bulayım, hatta daha fenası bağımlılık yapan diğer madde arayışlarına itmez mi? Yani irade denen olgu sayıflamaz mı?