Birgün öğrenir ki Veysel; evlendikten sonra zaman içinde çok alıştığı ve sevdiği eşi ertesi sabah yanlarındaki yardımcıyla kaçacaktır. (Hayat ne garip değil mi?)
Sabaha karşı eşinin ayakkabısının içine bir not ve tüm parasını koyar.
Kaçış yolundaki kadın ayakkabının verdiği rahatsızlık yüzünden parayı ve notu bulur:
“Bunca zaman bana emeğin geçti. Suyunu içtim, ekmeğini yedim. Ananın ak sütü gibi helal olsun, kimselere muhtaç olma yaban ellerde.”
Sevmek denen eylemin sadece öpücüklerle, süslü sözlerle karşılık beklenen bir eylem olmadığını kabul edebilmek, izin verebilmek, özgür bırakabilmek, insana ve seçimlerine saygı duyabilmek olduğunu sessizce haykırmış Veysel. O dizelerin, o ezgilerin sözden ve sazdan dökülebilmesi için de ancak böyle yüce bir gönül, yüve bir kaynak olmalıydı.
*Bence güzel hikaye.